Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik: Tarih, Kimlik, İnanç ve Ritüel
Tarih
Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik, Türkiye’de ve Orta Doğu’nun diğer bölgelerinde yaşayan önemli bir dinî ve kültürel geleneği ifade eder. Bu geleneğin kökenleri, 13. yüzyılda Orta Asya’da yaşamış olan Hacı Bektaş Veli’ye kadar uzanmaktadır. Hacı Bektaş Veli, İslam’ın tasavvufi bir yorumunu benimsemiş ve bu yorumu Anadolu’ya yaymıştır.
Kızılbaşlık, 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda ortaya çıkan bir mezheptir. Kızılbaşlar, Osmanlı Devleti’nin resmi mezhebi olan Sünniliğe karşı çıkmış ve bu nedenle devletin baskısına maruz kalmışlardır. 16. yüzyılda Osmanlı Devleti, Kızılbaşların üzerine çeşitli seferler düzenlemiş ve bu seferlerde binlerce Kızılbaş katledilmiştir.
Kızılbaşlık, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşanan reform hareketleri ile birlikte yeniden canlanmaya başlamıştır. Bu dönemde, Kızılbaşlar eğitim ve kültür alanında önemli gelişmeler göstermişlerdir.
Cumhuriyet döneminde, Alevilik ve Bektaşilik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından resmi olarak tanınmıştır. Ancak, Alevilerin ve Bektaşilerin hakları konusunda hala bazı sorunlar devam etmektedir.
Kimlik
Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik, birer dinî ve kültürel kimliktir. Bu kimlik, Alevilerin ve Bektaşilerin inancını, yaşam tarzını ve kültürünü kapsar.
Aleviler ve Bektaşiler, kendilerini genellikle “Alevi” olarak tanımlarlar. Ancak, bazı Aleviler kendilerini “Kızılbaş” olarak da tanımlamaktadır.
Alevi kimliği, Türkiye’de ve Orta Doğu’nun diğer bölgelerinde yaşayan önemli bir kimliktir. Alevilik, Türkiye’nin en büyük ikinci dini topluluğudur.
İnanç
Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik, İslam’ın tasavvufi bir yorumunu benimser. Bu yorumda, İslam’ın temel öğretileri olan Allah, peygamberler ve kutsal kitaplar kabul edilir. Ancak, bu öğretilere farklı bir yorum getirilir.
Kızılbaşlar, Aleviler ve Bektaşiler, Allah’ı tek ve mutlak bir varlık olarak kabul eder. Allah’ın birliği, “Birlik” adı verilen bir kavramla ifade edilir.
Kızılbaşlar, Aleviler ve Bektaşiler, Muhammed’i peygamber olarak kabul eder. Ancak, Muhammed’in sadece bir insan olduğunu ve onun da hata yapabildiğini kabul ederler.
Kızılbaşlar, Aleviler ve Bektaşiler, Kur’an’ı kutsal bir kitap olarak kabul eder. Ancak, Kur’an’ın sadece bir yol gösterici olduğunu ve onun da yorumlanabileceğini kabul ederler.
Kızılbaşlar, Aleviler ve Bektaşiler, dört halifeyi ve onların soyundan gelenleri kutsal kabul etmez. Onlara göre, halifelik, Hz. Muhammed’in ölümünden sonra ortaya çıkmış ve İslam’ın birlik ve beraberliğini bozmuştur.
Kızılbaşlar, Aleviler ve Bektaşiler, insan sevgisine ve hoşgörüye büyük önem verir. Onlara göre, tüm insanlar Allah’ın yarattığı değerli varlıklardır ve birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşmalıdırlar.
Ritüel
Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik, çeşitli ritüelleri içeren bir gelenektir. Bu ritüeller, Alevilerin ve Bektaşilerin inançlarını ve yaşam tarzlarını yansıtır.
Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik’te en önemli ritüellerden biri, cemdir. Cem, Alevilerin ve Bektaşilerin bir araya gelerek ibadet etmeleri ve birlikte vakit geçirmeleri için düzenlenen bir törendir. Cemde, Alevilerin ve Bektaşilerin inançlarını ve yaşam tarzlarını yansıtan çeşitli ritüeller gerçekleştirilir.
Kızılbaşlık, Alevilik ve Bektaşilik’te diğer önemli ritüellerden bazıları şunlardır:
- İkrar: Alevilerin ve Bektaşilerin, Alevilik ve Bektaşilik’in temel ilkelerini kabul etmeleri için verdikleri sözdür.
- Musahiplik: Alevilerin ve Bektaşilerin, birbirlerine kardeşlik bağı ile bağlanmalarıdır.
- Semah: Alevilerin